Ekopolitik Perspektif; Görünmeyen Sınıf Emekçilerin Siyasal TemsiliKuzey Kıbrıs’ta ekonomik kararları emekçiler değil sermaye belirliyor. Bu düzen, emeği görünmez kılarken demokrasiyi de kırılgan hale getiriyor.
Değerli Okurlar, Kuzey Kıbrıs’ta her gün emeğiyle geçinen yüz binden fazla insan var. İnşaatlarda çalışan işçiler, turizm sektöründe gece gündüz ayakta duran emekçiler, küçük dükkanlarında ayakta kalmaya çalışan esnaf ve zanaatkârlar, özel sektörde güvencesiz koşullarda çalışan gençler… Onlar ülkenin çarklarını döndürüyor ama iş ekonomik ve siyasal kararlara gelince adeta görünmez oluyorlar.
Ülkenin ekonomi politikaları şekillenirken, bütçeler hazırlanırken, asgari ücret belirlenirken ve hayat pahalılığına karşı önlemler konuşulurken bu kesimlerin sesi masada olmuyor. Asgari ücret çoğu zaman hayat pahalılığının gerisinde kalıyor; özel sektörde çalışan binlerce kişi içinse uygulamada dahi tam anlamıyla geçerli olmuyor. Esnafın borç yükü artıyor, küçük işletmelerin ayakta kalması her geçen gün zorlaşıyor. Buna rağmen kararları belirleyenler, üretenler değil; sermaye çevreleri, büyük işletmeler ve siyasete yakın güç odakları oluyor.
Meclis’e bakıldığında da durum farklı değil. Çalışan sınıfı, esnafı, zanaatkârı, üreticiyi doğrudan temsil eden vekiller yok. Partiler emekten yana söylemler kursalar da icraatta çoğu zaman sermayeyi önceleyen politikalar öne çıkıyor. Özel sektörde çalışan gençlerin güvencesizliği, sosyal sigorta primlerinin ödenmemesi, taşeronlaşma gibi sorunlar yıllardır biliniyor ama kalıcı bir çözüm üretilmiyor. Esnafın iflas ettiği, kepenk kapattığı her kriz döneminde hükümetler destek vaadi verse de önlemler yine sermaye dostu tedbirlerle sınırlı kalıyor.
Sendikalar, öğretmenlerin grevleri, belediye çalışanlarının maaş mücadeleleri, sağlık çalışanlarının eylemleriyle zaman zaman toplumsal ses yükseltiyor. Ancak bu ses siyasetin merkezine taşınmıyor. Esnaf birlikleri ve meslek örgütleri uyarılar yapıyor ama çoğu zaman duymazdan geliniyor. Böylece emeğin taleplerini dillendirenler var ama karar üreten yine sermaye oluyor.
Bu temsil boşluğunun siyasal sonuçları ağırdır. Halk kendini karar süreçlerinden dışlanmış hissettikçe sandığa olan güven azalıyor, seçime katılım düşüyor. İnsanlar “benim sözümün değeri yok” diyerek siyasetten uzaklaşıyor. Bu boşluk, popülist liderlerin güç kazanmasına zemin hazırlıyor. Demokrasi, emeğin görünmezliği nedeniyle her geçen gün daralıyor.
Kuzey Kıbrıs’ta bugünün en büyük sorunu, emekçilerin, esnafın ve zanaatkârların siyasette ve ekonomide temsil edilmemesidir. Ekonomi yönetimi yalnızca bütçe dengesi ya da mali disiplin meselesi değildir; halkın refahını, sosyal adaleti ve eşitlik duygusunu doğrudan etkiler. Emeğin siyasette görünmez olması ekonomik çöküşü derinleştirirken demokratik düzeni de zayıflatıyor.
Çözüm bellidir: Sendikal ve meslek örgütlerinin güçlendirilmesi, emekçi ve esnaf temsilcilerinin karar mekanizmalarına dahil edilmesi, asgari ücretin gerçek hayat pahalılığına göre belirlenmesi, özel sektörde güvenceli istihdamın zorunlu hale getirilmesi ve emeğin siyasette kurumsal temsili için yeni yolların açılması.
Siyasette temsiliyet çeşitliliği, demokratik anlayışın en önemli sonucudur. Farklılıkların ve temsiliyetlerin siyasete yansıması, demokrasimizi geliştirirken; katılımcı ve aidiyet hisseden bir halkın siyasetle bağını da güçlendirir. Böylece güveni yeniden inşa etmek mümkün hale gelir.
Bugün siyasetçiler için asıl sınav, sermayeye değil emeğe kulak vermektir. Çünkü Kuzey Kıbrıs’ın geleceği, görünmeyen sınıfın yani emekçilerin, esnafın, zanaatkârın ve üreticinin temsil edilip edilmemesiyle doğrudan bağlantılıdır. Eğer bu kesimler görünmez kalmaya devam ederse, ülke ekonomik krizin ve siyasal güvensizliğin içinde sıkışmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki emeğin siyasette yerini bulması, yalnızca adaletin değil, toplumun ihtiyaç duyduğu ekonomik ve siyasal dengenin de anahtarıdır.
✍️ Mahmut Kanber
Siyaset Bilimci / Yazar mahmutkanber@hotmail.com