Küçük İşletmelerin Sessiz Çöküşüne Seyirci Kalamayız

GÜNDEM

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası’nın 10., 11. ve 12. dönem başkanlığını yapan, bir önceki başkan, siyaset bilimci ve yazar Mahmut Kanber, Flaş Kıbrıs’a özel yaptığı açıklamada ekopolitik değerlendirmeleriyle küçük işletmelerin sessiz çöküşüne dikkat çekti. Küçük İşletmelerin Toplumsal ve Ekonomik Rolü

Kendi nam ve hesabına çalışanlar, aile fertleriyle işletme yürütenler ya da bir-iki kişiyi istihdam eden mikro işletmeler, Kıbrıs’ın sosyoekonomik hayatında yalnızca bir ekonomik aktör değil, aynı zamanda toplumsal denge unsurudur. Yaklaşık 3000 işletmeyi kapsayan bu kesim, istihdamın önemli bir kısmını üstlenmekte, kriz dönemlerinde büyük sermayeden daha dayanıklı yapılar sergilemekte ile birlikte sosyoekonomik ve mesleki kültürün devamlılığını sağlamaktadır.

Mikro işletmeler aynı zamanda yerelleşmiş üretim ve toplumsal dayanışmanın dayanaklarıdır. Mahalle bakkalından küçük atölyelere, zanaatkarlardan aile işletmelerine kadar bu yapı, ekonomik çeşitliliği ve sosyal bağları koruyan bir işlev üstlenmektedir. Bugün bu kesimin ayakta kalması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın sürdürülebilirliğinin de gereğidir.

Sosyoekonomik Düşünce Eksikliği

Kıbrıs’ta ekonomik politikaların temelinde küçük işletmeleri merkeze alan bir sosyoekonomik düşünce eksikliği vardır. Devlet politikaları genellikle kısa vadeli bütçe dengelerine odaklanırken, küçük işletmelerin toplumsal faydayı üreten yönü göz ardı edilmektedir. Küçükler, yalnızca ekonomik aktör değil, aynı zamanda gelir dağılımında adaletin sağlanması, sosyal dayanışmanın korunması ve toplumsal kazanımın tabana yayılması açısından kilit rol oynamaktadır.

Sosyoekonomik planlamada küçüklerin dışarıda bırakılması, uzun vadede sınıfsal uçurumların derinleşmesine, gelir eşitsizliğinin artmasına ve sosyal huzursuzlukların büyümesine zemin hazırlamaktadır. Bu eksiklik, toplumun ekonomik gelişiminde geri dönülmesi zor boşluklar yaratmıştır

Küçüğün Kalkınma Politikalarındaki Eksikliği

Küçük işletmelerin kalkınma politikalarındaki yeri bugüne kadar ya tamamen göz ardı edilmiş ya da büyük sermaye politikalarının gölgesinde bırakılmıştır. Oysa kalkınma yalnızca büyük yatırımlar ve makro projelerle değil; küçük işletmelerin üretim, istihdam ve yenilik kapasitesiyle mümkündür.

Avrupa’da uygulanan politikalar bunu açıkça göstermektedir. Mikro ve küçük işletmelerin kalkınma stratejilerinin merkezine yerleştirilmesi, bölgesel dengesizliklerin azaltılmasına ve ekonomik istikrarın güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Kıbrıs’ta ise kalkınma vizyonu büyük ölçekli yatırımlara endekslenmiş, küçüklerin üretim gücü neredeyse yok sayılmıştır.

Bugün devlet kurumları, denk bütçe çalışmaları ve mali yapılarını güçlendirme çabalarını öncelikli hedef haline getirmiştir. Elbette mali disiplin önemlidir; ancak bu anlayışın, toplumsal gelişim ve faydayı öncelemeden salt rakamlarla yürütülmesi, küçük işletmelerin varlığını hiçe saymaktadır. Ekonomi ve kalkınma, insani gelişim ve toplumsal faydanın arkasından gelmelidir. Kamu, istihdamı artırarak kendi varlığını çoğaltmaya odaklanırken, uzun vadede vergi alabileceği küçük ve orta boy işletme bulamayacak, toplumun üretici gücünü kaybetmesine seyirci kalacaktır.

Liberal Politikaların Baskısı ve Devletin İlgisizliği

Ne yazık ki devletin ekonomi, maliye ve çalışma politikaları bu kesimi göz ardı etmektedir. Liberal eğilimler, büyük sermaye ve zincir işletmeleri önceliklendirirken, küçüklerin yaşam alanını daraltmaktadır. Özellikle götürü vergi sisteminin sessizce kaldırılmaya çalışılması, mikro işletmelerin yükünü artıran en somut adımlardan biridir.

Bu durum, küçüklerin kayıt dışına itilmesine, faaliyetlerini sonlandırmasına ya da rekabet gücünü kaybederek tamamen yok olmasına yol açacaktır. Örneğin AB ülkelerinde mikro işletmeler için vergi basitleştirilirken, bizde bu kolaylığın ortadan kaldırılması, küçük işletmelerin çifte cezalandırılması anlamına gelmektedir.

Yerel Yönetimlerin Pozitif Yönelim Eksikliği

Yerel yönetimler, kent yaşamında küçük işletmelerin rolünü görmezden gelmektedir. Oysa esnaf ve küçük zanaatkarlar, şehir kültürünü zenginleştiren ve mahalle dokusunu yaşatan yapılardır. Avrupa’da birçok kent, mikro işletmeleri desteklemek için;

· Pazar alanı tahsisi,

· Düşük kira politikaları,

· Kooperatifçilik teşvikleri

· Meslek vegisi muafiyeti

· Yerl etkileşim alanları

· Dijital tanıtım ve hizmetler

· Meslek kültürünün gelişimi

· Kaybolan meslekleri geliştirme

· Mesleki egitim kursları, gibi modeller uygulamaktadır.

Kıbrıs’taki belediyelerin bu konularda daha fazla program geliştirmesinin artırılarak toplumsal ve piyasa etkisinin görülmesi ve ölçülebilir olmaması,da gelişimin hangi aşamada oldugunun soyut bir yaklaşım olduğu çok net ortadadır. küçüklerin yalnız bırakıldığının ve yerel ekonominin tek tipleşmeye sürüklendiğinin göstergesidir. Bu gidişat, şehirlerin yalnızca zincir marketler ve büyük sermaye üzerinden şekillendiği, ruhunu kaybetmiş bir kent ekonomisine yol açması kaçınılma bir olgu olarak karşımızda tüm gerçekliği ile durmaktadır.

Bakanlıkların Sessizliği: Maliye, Ekonomi ve Çalışma

Üç temel bakanlık, Maliye, Ekonomi ve Çalışma,küçük işletmelerin sorunlarını çözme konusunda ortak bir vizyon ortaya koymamaktadır. Vergi yükleri hafifletilmediği gibi, sosyal güvenlik primlerinde kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmamakta; finansmana erişim kanalları da açılmamaktadır.

Maliye Bakanlığı, götürü vergiyi kaldırarak küçük işletmelerin yükünü artırırken; Ekonomi Bakanlığı büyük sermayeye teşvikler sunmakta, küçükleri görmezden gelmektedir. Çalışma Bakanlığı ise sosyal güvenlikte kolaylık sağlamadığı için mikro işletmelerin çalışan istihdam etmesi neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Bu tablo, devletin mikro işletmelere yönelik “korumasız bırakma politikası” gibi algılanmaktadır.

Mesleki Kültürün Erozyonu

Mikro işletmeler yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir mirasın da taşıyıcısıdır. Zanaatkârlık, aile işletmeleri ve küçük ölçekli üretim, Kıbrıs’ın mesleki kültürünü ve toplumsal çeşitliliğini koruyan unsurlardır. Bugün devletin ve yerel yönetimlerin ilgisizliği, bu kültürün göz göre göre kaybolmasına yol açmaktadır.

Bu sadece bir ekonomik mesele değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın silinmesi anlamına da gelmektedir. Küçük işletmelerin yok olması, nesilden nesile aktarılan mesleki bilgi birikiminin ve toplumsal dayanışma kültürünün ortadan kalkmasına neden olacaktır.

Avrupa Birliği Örnekleri ve Pandemi Sonrası Düzenlemeler:

Avrupa Birliği, 2008 yılında kabul ettiği “Small Business Act” (Küçük İşletmeler Yasası) ile mikro ve küçük işletmeleri korumayı ve desteklemeyi temel hedef olarak benimsemiştir. Bu çerçevede:

· “Think Small First” ilkesi (önce küçüğü düşün) ile tüm yasal düzenlemelerde küçük işletmelerin yükü azaltılmıştır.

· Mikro işletmelere basit vergi düzenleri uygulanmakta, idari işlemler dijitalleşme ile basitleştirilmektedir.

· Sosyal güvenlik primlerinde esneklik sağlanmakta, iş kurma süreçleri birkaç gün içinde tamamlanabilmektedir.

· Yerel yönetimler, mikro işletmeleri kent ekonomisinin dinamizmi olarak görmekte; hibeler, düşük faizli krediler ve eğitim destekleri sunmaktadır.

Pandemi dönemi ve sonrasında bu politikalar çok daha ileri taşınmıştır. Küçük işletmelerin krizlerden en çok etkilenen kesim olduğu görülmüş, bu nedenle AB özel destek programlarını devreye sokmuştur:

· NextGenerationEU toparlanma paketi ile mikro işletmelere doğrudan hibe ve düşük faizli kredi imkanları sağlanmıştır.

· Kısa çalışma ödenekleri ve kira destekleri ile küçüklerin kriz sırasında ayakta kalması hedeflenmiştir.

· Dijitalleşme ve e-ticaret için özel fonlar ayrılmış, küçük işletmelerin çevrimiçi pazarlara entegrasyonu hızlandırılmıştır.

· Sosyal güvenlik primlerinde ertelemeler ve esnek ödeme sistemleri uygulanmıştır.

Örnek olarak:

· Almanya’da, “Kurzarbeit” (kısa çalışma ödeneği) ile küçük işletmelerin istihdamı korunmuştur.

· İtalya’da, aile işletmeleri için pandemi sonrası kooperatifçilik teşvikleri ve kriz fonları devreye alınmıştır.

· Yunanistan’da, mikro işletmelere kira indirimi ve doğrudan hibeler verilerek sosyal istikrarın korunması sağlanmıştır.

Tüm bu uygulamalar göstermektedir ki, küçük işletmelerin korunması yalnızca ekonomik büyüme meselesi değil, aynı zamanda krizlere karşı toplumun dayanıklılığını artıran stratejik bir zorunluluktur.

Bu örnekler, küçük işletmelerin doğru politikalarla korunabileceğini ve büyümenin toplumsal tabana yayılabileceğini göstermektedir.

Çözüm Önerilerimiz Vergi Düzenlemeleri: Götürü vergi sistemi korunmalı, küçük işletmelerin basit ve adil bir vergi modeliyle ayakta kalmaları sağlanmalıdır. Sosyal Güvenlik ve İstihdam: Mikro işletmelere yönelik prim desteği ve kolay ödeme sistemleri geliştirilmelidir. Finansman: Kamu bankaları ve fonlar aracılığıyla düşük faizli kredi imkânları yaratılmalıdır. Yerel Yönetimler: Kent içi ekonomik yaşamda küçük işletmelere özel teşvikler (düşük kira, pazar alanı, tanıtım desteği) sağlanmalıdır. Mesleki Kültürün Korunması; Zanaatkarların ve aile işletmelerinin üretim kültürü, kültürel mirasın bir parçası olarak tanınmalı ve desteklenmelidir.

Toplumsal Fayda İçin Öneriler:

Kıbrıs’ta da benzer bir yaklaşım zorunludur. Bu kapsamda;

· Küçük işletmelerin ekonomik öncelik olarak görülmesi,

· Avrupa’daki başarılı örneklerin uyarlanması,

· Vergi, sosyal güvenlik ve finansman politikalarının yeniden düzenlenmesi,

· Yerel yönetimlerin aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.

Mikro küçük işletmelerin yok olması demek, yalnızca ekonomik kayıp değil, aynı zamanda toplumun üretim ruhunun, emeğe dayalı kültürünün yok olması demektir. Avrupa’da örnekleri görülen politikalar ortadadır; mesele, Kıbrıs’ta da bu vizyonu hayata geçirmek ve küçük işletmelere hak ettikleri değeri vermektir.

Biz, küçük işletmelerin sesini duyurmak ve onların haklarını savunmak için mücadeleyi en etkin şekilde esnaf ve zanaatkarlar olarak sürdürecegiz; buradayız.! Küçüklerin yok olması, toplumun üretim ruhunun ve emeğe dayalı kültürünün yok olması demektir.

Mahmut Kanber Siyaset Bilimci – Yazar KTEZO Önceki Başkanı

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.