banner31
banner6

KKTC'de İşgücü ve Sermayenin Yabancılaşması; Yüzde Sekseni Yabancı İşgücü Olan Bir Krizin Anatomisi

11 Haziran 2025 Çarşamba 09:55
12 Okunma
KKTC'de İşgücü ve Sermayenin Yabancılaşması; Yüzde Sekseni Yabancı İşgücü Olan Bir Krizin Anatomisi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ekonomik ve sosyal dokusunu yakından gözlemleyen, uzun yıllardır bu süreçleri izleyen,yöneten  ve bizzat yaşayan biri olarak, bugünkü işgücü piyasasındaki çarpık tablonun şaşırtıcı olmadığını belirtmek isterim. Özellikle, ülkedeki çalışan sayısının yüzde sekseninin yabancı işgücünden oluşması, bu çarpıklığın en vahim göstergesidir. Aslında bu durum, "büyük balıkların küçük balık olduğu" benzetmesiyle özetlediğim, kararsız siyasetin, oluşturulamayan ülke siyasetlerinin, yabancı sermayenin belirsizliğinin, yerel sermaye kümelerinin yarışabilirliğinin ortadan kalkmasının ve salt kazanç odaklı siyasetlerin kaçınılmaz bir sonucudur. Hazır insan kaynağının sermayenin ilk tercihi olması, yerel işgücünün gelişimini ve istihdamını baltalamıştır.

Bu bağlamda, ülkenin öz işgücünün ve toplumsal-ekonomik siyaset eksikliğinin, bu çözümlemenin temel dayanağını ve özünü oluşturduğunu vurgulamak önemlidir. Bu, yalnızca bir gözlem değil, aynı zamanda emeğin değersizleştiği, hak ve hukukun göz ardı edildiği, toplumsal adaletin zayıfladığı bir gerçeğin ifadesidir. Göçün nüfus yapısını nasıl etkilediği, ekonomik düzenin aksaklıkları ve mesleki eğitim politikalarının çağdaş ve yenilikçi olamayışı, alanın gereksinimlerine uygun nitelikli işgücü yetiştiremeyişi; iş yasalarının çalışanın, emekçinin, esnafın, zanaatkarın ve küçük üreticinin gelişimini sağlayamayan bir ekonomik ve iş piyasası yaratışı işte tüm bunlar, bu metnin ele aldığı esas sorunlardır.

Ne yazık ki KKTC, uzmanlığın değil sermayenin, niteliğin değil niceliğin arandığı bir ülke haline gelmiştir; burada herkes her işi yapmaya mecbur bırakılmıştır.

I. KKTC İşgücü Açığının Temel Nedenleri ve Yapısal Sorunlar:

Kronikleşen Yaralar

KKTC'deki işgücü açığı, artık basit bir arz talep dengesizliği olmaktan çıkmış, ülkenin sosyoekonomik yapısına sinmiş, kronikleşmiş bir dizi yapısal sorunun toplamıdır.

  • Demografik Çöküntü ve Beyin Göçü; Yitirilen Gelecek.

 Ülkenin düşük yerel toplam nüfusu ve belirgin bir şekilde yaşlanan nüfus yapısı, çalışma çağına gelen yerel işgücünü kıt hale getiriyor. Daha da vahimi, genç ve nitelikli beyinlerimiz, burada gelecek görmediği için yurt dışına göç ediyor. Bu "beyin göçü", sadece sayısal bir kayıp değil, aynı zamanda ülkenin yenilik ve gelişme kapasitesi (potansiyelinin) adeta kan kaybetmesi anlamına geliyor. Kamusal kaynaklarla yetişen gençlerin, istikrarsız siyaset ve plansız büyüme ortamında sermayenin kısa vadeli çıkarları uğruna yurt dışına itilmesi, toplumsal bir israftır. Uzmanlaşma ve yüksek katma değer yaratma kabiliyetimiz, bunun ile birlikte yok oluyor.

  • Eğitim Dizgesi ve İşgücü Piyasası Uyumsuzluğu; Halktan Kopuk Bir Öğretim. Mevcut eğitim dizgemiz, ne yazık ki piyasanın nabzını tutamıyor. Salt kuramsal bilginin ötesine geçemeyen, çağdaş becerilerden uzak bir öğretim çizelgesiyle mezun ettiğimiz gençler, yapı, turizm, tarım gibi yoğun işgücü gerektiren alanlardaki gerçek ihtiyaçları karşılayamıyor. Mesleki ve teknik eğitime olan ilginin azlığı, bu derin uyumsuzluğun en açık göstergesidir. Gençlerimizi mesleki okullara yönlendiremediğimiz gibi, yönlendirdiklerimize de piyasada karşılık bulamayacakları "diplomalar" veriyoruz. Eğitim, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaklaşmış, özel sektörün kısa vadeli talepleri doğrultusunda şekillenen, ancak gerçek işgücü dinamiklerini yakalayamayan bir yapıya bürünmüştür. Bu, iktisadi düzenin kamusal planlamadan yoksunluğunun bir sonucudur.
  • Düşük Ücretler ve Sömürüye Açık Çalışma Koşulları; Rekabet mi, Rant mı? Bazı alanlardaki utanç verici düşük ücret seviyeleri ve insanlık dışı çalışma koşulları, yerel işgücümüzü bu alanlardan tamamen uzaklaştırmıştır. KKTC'deki işgücünün yüzde sekseninin yabancılardan oluşmasının temelinde, yerel işgücünün bu koşullarda çalışmaya isteksizliği ve bu istihdamın ucuz maliyet avantajı yatmaktadır. Bu durum, ne yazık ki rant peşinde koşan kimi sermaye çevrelerinin ucuz ve güvencesiz yabancı işgücüne yönelmesini kolaylaştırmış, emeğin değerini hiçe saymış, işçi sınıfını sömürüye açık hale getirmiş ve iş yasalarının çalışanı koruyamamasının bir sonucudur.

  • Ekonomik Yapı ve Alanlara Bağımlılık; Tek Kanatlı Kuş Misali.

KKTC ekonomisi, yıllardır turizm, yapı ve yükseköğretim gibi sınırlı alanlara aşırı bağımlı hale gelmiştir. Bu alanlar, genellikle düşük vasıflı ve yoğun işgücüne ihtiyaç duyar. Yerel nüfusun bu tür işlere yönelmemesi veya yetersiz kalması, dışarıdan işgücü alımını bir zorunluluk hâline getiriyor. Ülke işgücünün yüzde sekseninin yabancılardan oluşması, bu sektörel bağımlılığın ve yerel işgücü açığının doğrudan bir yansımasıdır. Bu tek kanatlı yapı, ekonomik sarsıntılara karşı kırılganlığımızı da artırıyor. Özel sektörün kontrolsüz büyümesi ve yerel sermaye kümelerinin yarışabilirliğini ortadan kaldıran yabancı sermayenin belirsizliği, ülkenin ekonomik çeşitliliğini ve uzun vadeli gelişimini engellemektedir.

  • Kayıt Dışı İstihdam ve Denetim Zafiyeti; Kara Delik.

 Kayıt dışı ekonominin yaygınlığı, işgücü piyasasında tam bir karmaşa yaratıyor. Saydamlık ortadan kalkıyor, yabancı işgücü denetimsizce düzene dahil oluyor. Bu durum, hem yerel işgücünün haklarını gasp ediyor hem de devletin vergi gelirlerinde devasa kayıplara yol açıyor. Bu bir denetim zafiyeti olmanın ötesinde, düzene göz yuman bir savsaklamanın sonucudur. Yabancı işgücünün bu denli yüksek oranda olması, kayıt dışı istihdamın artmasına ve denetimin imkansız hale gelmesine zemin hazırlamaktadır. Bu kayıt dışılık, işçi haklarını ayaklar altına almakta, sendikal hakları, sosyal güvenlikleri gasp etmekte ve toplumsal adaleti zedelemektedir.

II. Mesleki Eğitim Politikalarının Yetersizliği;Plansız Büyümenin Gölgesinde.

KKTC'deki mesleki eğitim politikalarının mevcut yetersizliği, doğrudan ülkenin plansız ve öngörüsüz büyüme modelinin bir yansımasıdır. Bir ülkenin eğitim sisteminin, o ülkenin ekonomik hedeflerinden bağımsız hareket etmesi, trajik bir hatadır.

  • Ani ve Öngörülemez İşgücü Talebi; Koşan Özel Sektör, Yürüyen Eğitim. Özellikle yapı ve turizm gibi alanlardaki ani ve özel sektörün kontrolsüz büyümesi, işgücü piyasasında öngörülemez bir talep dalgası yaratıyor. Mesleki eğitim kurumları ise doğası gereği uzun soluklu planlama, öğretim çizelgesi güncelleme ve kadro yetiştirme süreçleri gerektirir. Özel sektörün hızlı ve plansız taleplerine karşılık, mesleki eğitim sistemi adeta yavaş tempoda yürümektedir. Bu hız farkı, yerel işgücünün bu talebi karşılayamamasını ve yabancı işgücüne bağımlılığın artmasını kaçınılmaz kılıyor. Sermayenin anlık taleplerine göre şekillenmeye çalışan bir eğitim sistemi, yerel emek gücünün gelişimini sekteye uğratmaktadır.

  • Alansal Dengesizlik ve Mesleki Saygınlık Kaybı; Nitelik Düşüşü.               Plansız büyüme, ekonomiyi birkaç alana hapsederek, tarım, üretim, yüksek teknoloji gibi kapasite taşıyan alanların gelişmesini engelliyor. Bunun sonucunda, vasıfsız işgücüne olan talep artarken, nitelikli mesleklerin toplumsal saygınlığı düşüyor. Gençler, geleceği olmayan veya yeterince kazandırmayan mesleki alanlara neden yönelsinler ki? Mevcut mesleki eğitim politikaları, bu algıyı tersine çevirecek, mesleki yeterliliklerin değerini ve cazibesini artıracak uzun soluklu stratejilerden mahrumdur. Ucuz yabancı işgücü, bu kısır döngüyü daha da derinleştirmektedir. Toplumun refahını öncelemeyen bu yapı, mesleki becerilerin ve emeğin toplumsal değerini azaltmıştır.

  • Düşük Ücret Baskısı ve Çalışma Koşulları;Emeğin Değersizleşmesi.  Kontrolsüz büyüme ortamında, bol ve ucuz yabancı işgücünün varlığı, yerel işgücü için ücretleri düşürerek, çalışma koşullarını içinden çıkılmaz hale getiriyor. Mesleki eğitimden mezun olan bir genç, emeğinin karşılığını alamayacağı, güvencesiz bir ortamda neden çalışmayı tercih etsin? Politikalarımız, işgücünün emeğini koruyacak, adil ücretlendirmeyi sağlayacak, iş sağlığı ve güvenliği ölçünlerini yükseltecek mekanizmalarda iflas etmiştir. Bu durum, işçi haklarının ve toplumsal refahın sermaye birikimi uğruna göz ardı edildiğini açıkça göstermektedir. İş yasaları, çalışanın, emekçinin, esnafın, zanaatkârın ve küçük üreticinin gelişimini sağlayamayan bir ekonomi ve iş piyasası yaratmıştır.

  • Kayıt Dışı İstihdamın Yaygınlaşması;Denetimsizlik Ağları.                                      Plansız büyüme, beraberinde kayıt dışı ekonominin ve denetimsizliğin yaygınlaşmasını getiriyor. Bu durum, hem yabancı işgücünün yasal olmayan yollarla istihdam edilmesine göz yumuyor hem de ülke ekonomisine ciddi zarar veriyor. Mesleki eğitim mezunları, kayıt dışı ve güvencesiz çalışma koşullarıyla karşılaşma riski nedeniyle mesleki alanlara temkinli yaklaşıyorlar. Devlet, bu kara deliği kapatmakta yetersiz kalmıştır. Bu kayıt dışılık, hem devletin vergi gelirlerini çalmakta hem de işçilerin sendikal haklarını, sosyal güvenliklerini gasp etmektedir.

  • Uzun Vadeli Stratejilerden Yoksunluk; Pusulasız Gemi.                                      Ülkenin kalkınma politikaları, hangi alanlara yatırım yapılacağı, ekonomik çeşitliliğin nasıl sağlanacağı gibi konularda net ve uzun vadeli bir devlet siyaseti eksikliği yaşanmaktadır. Mesleki eğitim, bu belirsizlik ve pusulasızlık ortamında hangi alanlara odaklanacağını, hangi becerilere yatırım yapacağını bilemez. Eğitim planlaması, ülkenin genel kalkınma planlarıyla bütünleşmediğinde, kaynaklar boşa harcanır ve işgücü piyasası ihtiyaçları karşılanamaz. Bu plansızlık, gelecek nesillerin potansiyelini heba etmekte ve toplumsal gelişimi engellemektedir.

III. Kısa ve Orta Vadeli Ekopolitik ve Eğitim Biliminin Çerçevelediği; Acil Politika İhtiyaçları.

Ülkenin gelişimini salt sözde kalmaktan çıkarıp, somut adımlara dönüştürmek için, sürecin yaşanan tecrübelerinden ders çıkararak, ekopolitik ve eğitim biliminin çerçevelediği, siyaset yapıcılara rehberlik edecek acil ve kökten adımlar gerekmektedir:

A. Ekopolitik Çerçevede Kısa ve Orta Vadeli Politikalar.

  1. Alansal Kalkınma Önceliklerinin Belirlenmesi ve Saydam Teşvik Mekanizmaları. Artık turizm ve yapının bağımlılığından kurtulmalıyız! Katma değeri yüksek, çevre dostu ve istihdam yaratma potansiyeli olan yeni, stratejik alanlar (örn. yenilenebilir enerji, sağlık turizmi, yazılım, Ar-Ge) ivedilikle belirlenmelidir. Bu alanlara yönelik saydam, ölçülebilir ve denetlenebilir teşvik mekanizmaları (vergi indirimleri, destekler, uygun faizli krediler) oluşturulmalıdır. Bu, özel sektörün (sermayenin) kontrolsüz büyümesini disiplin altına almanın ve ekonomiyi eşitlikçi bir şekilde çeşitlendirmenin tek yoludur.
  2. Ulusal İşgücü Piyasası Gözlem Dizgesi ve Öngörüler; Veriyle Yönetim ve Kamusal Planlama. Yükseköğretim kurumları, özel sektör ve işçi kuruluşlarının katılımıyla bağımsız bir "Ulusal İşgücü Piyasası Gözlem ve Öngörü Merkezi" acilen kurulmalıdır. Bu merkez, düzenli ve detaylı çözümlemelerle (nüfus yapısındaki eğilimler, alansal büyüme kapasitesi, teknolojik değişimlerin işgücü ihtiyacına etkisi) ülkenin kısa ve orta vadeli işgücü ihtiyaçlarını bilimsel verilerle ortaya koymalıdır. Bu veri, mesleki eğitim ve göç politikalarına bilimsel bir zemin oluşturarak, kamusal faydayı gözeten öngörülebilir bir işgücü arz talep dengesi kurmak için hayati öneme sahiptir.
  3. Kayıt Dışı İstihdamla Amansız Mücadele ve Adil Ücret Politikaları; Emeğe Saygı ve Sosyal Adalet.Kayıt dışı istihdamı önlemek için denetim mekanizmaları etkili, caydırıcı cezalar uygulanmalı ve sayısal takip sistemini geliştirilmelidir. Aynı zamanda, asgari ücretin gerçek alım gücünü koruyacak ve alan bazında adil ücretlendirme ölçünleri belirlenecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu, yerel işgücünün haklarını güvence altına alarak mesleki alanlardaki cazibeyi artırmanın ve devletin kaybettiği vergi gelirlerini geri kazanmanın ön koşuludur. İşçi sendikalarının güçlendirilmesi ve toplu pazarlık yeteneklerinin artırılması, adil ücretlendirme için elzemdir. İş yasaları, çalışanın, emekçinin, esnafın, zanaatkârın ve küçük üreticinin gelişimini sağlayacak şekilde güncellenmeli ve uygulanmalıdır.
  4. Kontrollü ve Nitelikli Göç Politikası;Ülkede İşgücüne Öncelik ve Sömürüye Karşı Durmak. İşgücü piyasası çözümlemelerine dayalı olarak, sadece yerel işgücünün karşılayamadığı ve stratejik öneme sahip alanlarda, nitelikli yabancı işgücü girişini denetim altına alacak bir göç politikası geliştirilmelidir. Geçici çalışma izinleri, belirli koşullar ve süreler dahilinde, saydam bir şekilde düzenlenmelidir. Yabancı işgücünün plansız ve kontrolsüz girişini engellemeli, yerel işgücünün istihdamına mutlak öncelik vermeliyiz. Yabancı işçilerin de sömürülmesinin önüne geçilmeli, eşit işe eşit ücret ilkesi uygulanmalı ve tüm işçilerin hakları evrensel ölçünlerde güvence altına alınmalıdır.

B. Eğitim Bilimleri Çerçevesinde Kısa ve Orta Vadeli Politikalar:

  1. Mesleki Eğitimin Saygınlığını Artırma ve Hedef Kitle Belirleme; Zihniyet Devrimi ve Toplumsal Bilinç.Mesleki eğitimin toplumsal algısını değiştirecek kapsamlı ve sürekli iletişim kampanyaları düzenlenmelidir. Mesleki eğitimin meslek olanakları, ekonomik getirileri ve toplumsal katkıları sürekli vurgulanmalı, öncü kişiler öne çıkarılmalıdır. Ayrıca, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini bilimsel yöntemlerle tespit eden kişiselleştirilmiş rehberlik sistemleri geliştirilmelidir. Bu, gençlerin zihniyetini değiştirmek için bir devrim niteliği taşımalıdır. Eğitimin, toplumsal gelişimin ve bireysel özgürleşmenin bir aracı olduğu bilinci yaygınlaştırılmalı, mesleki eğitime hak ettiği itibar kazandırılmalıdır.

  1. Esnek ve Bölümlü Öğretim Sistemi Yapısı;Dinamik Eğitime Geçiş ve Toplumsal İhtiyaçlara Yanıt. Mesleki eğitim öğretim yöntemleri, işgücü piyasası öngörülerine göre hızlıca güncellenebilecek, bölümlü ve esnek bir yapıya kavuşturulmalıdır. Firmalarla doğrudan işbirliği içinde, uygulamalı eğitim, çıraklık ve staj oranları artırılmalı ve zorunlu hale getirilmelidir. Kağıt üzerinde eğitim yerine, uygulamalı ve piyasanın ihtiyaç duyduğu becerileri kazandıran bir eğitimyöntemi hayati önem taşımaktadır. Bu, eğitimin toplumun gerçek ihtiyaçlarına göre şekillenmesi ve nitelikli işgücünün yetişmesi anlamına gelir.

  1. Öğretmen ve Eğitmen Niteliğinin Artırılması;Eğitimin Yükselişi ve Kamusal Sorumluluk. Mesleki eğitimde görev alacak öğretmen ve eğitmenlerin alan tecrübesine sahip olması teşvik edilmeli, eğitim bilimleri formasyonlarının yanı sıra güncel alansal bilgilere sahip olmaları için sürekli mesleki gelişim programları düzenlenmelidir. Alan uzmanlarının ders vermesi, mezunların piyasa gerçekleriyle tanışmasını sağlayacaktır. Nitelikli öğretmen yetiştirmek, geleceğe yapılan en değerli kamusal yatırımdır ve tüm toplumun faydasına olacaktır.

  1. Yaşam Boyu Öğrenme Merkezleri ve Belgelendirme; Geleceğe Uyum ve Fırsat Eşitliği. Çıraklık  eğitim merkezleri ve mesleki eğitim kurumları, yaşam boyu öğrenme merkezlerine dönüştürülerek, mevcut işgücünün yeniden yeterlilik kazanması ve becerilerini geliştirmesi için programlar sunulmalıdır. Bu programlar sonunda ulusal ve uluslararası geçerliliği olan belgelendirme dizgeleri kurulmalıdır. Unutmayalım ki, sürekli öğrenme, geleceğin anahtarıdır. Bu merkezler, her bireye eşit öğrenme fırsatları sunmalı ve toplumsal hareketliliği, sosyoekonomik adaleti desteklemelidir.

Sonuç olarak ,Acil Eylem İçin Ortak Bir Gelecek Hedefi,KKTC'de işgücü piyasasının karşı karşıya olduğu sorunlar, sadece "işgücü açığı" meselesinden ibaret değildir. Bu, istikrarsız siyasetin, oluşturulamayan politikaların, yabancı sermayenin belirsizliğinin, yerel sermaye kümelerinin yarışabilirliğini ortadan kaldıran kontrolsüz özel sektör büyümesinin, nüfus yapısının ve eğitim sisteminin birbiriyle etkileşiminden kaynaklanan, derin ve yapısal bir sorunun yansımasıdır. Bu sorunun temelinde, sermayenin sınırsız kazanç arayışı ve emeğin toplumsal değerinin göz ardı edilmesi yatmaktadır.

Bu durum, uzun yıllara dayanan gözlem ve deneyimlerimizle sabittir. Sadece "sorunları izleyen" değil, "bilimsel verilerle donanmış, uzun vadeli, eşitlikçi bir gelecek hedefine sahip" siyaset yapıcılara acil ihtiyaç duyulduğunu yüksek sesle haykırmalıyız. Yukarıda sunulan ekopolitik ve eğitim bilimleri çerçevesindeki kısa ve orta vadeli politikalar, bu ihtiyacı karşılamaya yönelik somut adımları temsil etmektedir.

Bu adımların başarılı olabilmesi için, devletin, yükseköğretim kurumlarının, özel sektörün,meslek örgütlerinin, ekonomik örgütlerin, işçi kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin ortak bir gelecek hedefi etrafında birleşmesi ve işbirliği yapması elzemdir. Aksi takdirde, KKTC'nin işgücü piyasasındaki çarpıklıklar derinleşecek ve ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşması giderek zorlaşacaktır.

Toplumsal adalet, emek hakkı, üretim,hukuk ve sosyoekonomik denge için birlikte var olma mücadelesinin  bu halk ismini koymalıdır... 

Ne yazık ki KKTC, uzmanlığın değil sermayenin, niteliğin değil niceliğin arandığı bir ülke haline gelmiştir; burada herkes her işi yapmaya mecbur bırakılmıştır…

 Yazar: Siy.Bil. Mahmut Kanber

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner14

banner52