Ekonomi Siyaset Ekseninde Derinleşen Yapısal Ayrışma
Dergerli okurlar,
Doğu Akdeniz’de aynı coğrafyayı paylaşmalarına rağmen iki farklı siyasal statüye sahip olan Kuzey ve Güney Kıbrıs, bugün yalnızca etnik veya tarihsel ayrılıklarla değil; derinleşmiş ekopolitik farklılıklarla da ayrışmış durumdadır. Bu ayrışma, sadece ekonomik performans farklarından değil; uluslararası tanınma, siyasal meşruiyet ve kurumsal kapasite farklılıklarının birikerek oluşturduğu yapısal bir sonuçtur. Ekopolitik literatürün temel varsayımı olan “ekonomik düzen, siyasi tercihlerin ve siyasal statünün doğrudan ürünüdür” tezi, Kıbrıs örneğinde tüm açıklayıcı gücüyle kendini göstermektedir.
Kıbrıs sorununa bir tanım yapacak olursak;
Kıbrıs’ın ekonomik farkları ekonomik nedenlerle değil; farklı siyasal statülerin yarattığı kurumsal eşitsizliklerle ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle Kıbrıs meselesi, salt teknik bir müzakere konusu değil; iki ayrı uluslararası statünün, iki ayrı meşruiyet anlayışının ve iki farklı güç düzeyinin tarihsel olarak çarpıştığı ekopolitik bir çatışmadır.
I. Uluslararası Statü Farkı: Kıbrıs Ekopolitiğinin Belirleyici Değişkeni
Güney Kıbrıs, tanınmış devlet statüsü sayesinde uluslararası sistemin bütün kurumsal araçlarına erişebilmektedir. Avrupa Birliği üyeliği, finansal serbestlik, sermaye akışı, bankacılık entegrasyonu, liman ve havacılık ağlarına açık bir ekonomik yapı… Bu bileşenlerin her biri, siyasal meşruiyetin ekonomik kapasiteyi doğrudan güçlendirdiğini gösterir.
Kuzey ise uluslararası hukukun dışında bırakılmış bir ekonomi olarak izolasyon, sınırlı yatırım, dış ticaret kısıtları ve bağımlı ekonomi modeli ile şekillenmektedir. Bu durum, yalnızca ekonomik tercihlerin değil; uluslararası tanınma rejiminin ekonomik sonuçları nasıl belirlediğinin açık bir örneğidir.
Siyaset biliminin temel kavramlarından olan statü asimetrisi, Kıbrıs’ın bütün müzakere süreçlerinin arka planını belirler. Tanınmış bir devletin masadaki pozisyonu ile tanınmayan bir toplumun masadaki pozisyonu, eşitlik iddiasını daha başlangıçta boşa düşürmektedir.
II. Ekonomik Kapasite ve Siyasal Meşruiyetin Ürettiği İki Ayrı Dünya
Güney Kıbrıs’ın AB üyesi kimliği ona yalnızca ekonomik avantaj kazandırmaz; aynı zamanda siyasal özerklik, uluslararası koruma ve kurumsal güvenlik sağlar. Bununla birlikte AB vatandaşı olmak, Rum toplumuna “jeopolitik garanti” sunar; dış politika davranışlarını güçlendirir.
Kuzey Kıbrıs ise ekonomik kapasitesi sınırlı bir toplum olmanın ötesinde, siyasal meşruiyet eksikliğinin ekonomik istikrarsızlık yarattığı bir yapıya sahiptir. Ekonomik araçlar dışsal; para politikası sınırlı; üretim sektörü kırılgan; dış desteklere bağımlılık yüksektir. Bu yapı, bağımlılık kuramının klasik çerçevesiyle birebir örtüşmektedir:
Merkezde tanınmış statü, çevrede dışlanmış yapı.
Bu nedenle Kuzey’de ekonomi kırılganlaştığında siyaset de kırılganlaşır; siyaset kırılganlaştığında toplumsal güven çöker. Ekonomi–siyaset zinciri tam da bu noktada ekopolitik analiz gerektirir.
III. Ortak Yönetim Fikrinin Tıkanması; Statü Asimetrisinin Siyasal Sonucu
Bugün Kıbrıs’ta ortak yönetimi konuşmanın önündeki en büyük engel, iki tarafın aynı masaya eşit aktörler olarak oturamamasıdır. Federal çözümler, iki kesimli,iki toplumlu modeller veya konfederal öneriler tartışılabilir; ancak uluslararası tanınma farkı masadaki eşitliği teknik olarak imkansız kılmaktadır.
Bu bağlamda.
- Kıbrıs Türkleri için eşitlik bir varoluş güvencesidir,
- Kıbrıs Rumları için ise mevcut devlet statüsü vazgeçilmez bir üstünlüktür.
Bu iki siyasal motivasyon çatıştığında ortaya çıkan şey, yarım yüzyılı aşan bir müzakere durağanlığıdır. Siyaset bilimi açısından bakıldığında bu durum, “asimetrik çatışma” ve “kurumsal kilitlenme” örüntülerinin tipik bir yansımasıdır.
IV. Kimlik, Meşruiyet ve Ortak Yaşamın Çöküşü
Kıbrıs’ta “Kıbrıslılık” kimliği bile iki tarafta farklı anlamlara bürünmüştür.
- Güney’de Kıbrıslılık, AB vatandaşlığına eklemlenmiş bir siyasal kimliktir.
- Kuzey’de ise Kıbrıslılık, uluslararası görünmezliğin yarattığı kırılganlıkla örülüdür.
Kimlikler arasındaki bu asimetrik dönüşüm, ortak siyasi proje üretmeyi neredeyse imkansız hale getirmektedir. Ortak geleceğin inşası için gerekli olan eşit yurttaşlık zemini daha başlangıçta yoktur.
V. Ekopolitik Gerçek; Statü Asimetrisi Giderilmeden Hiçbir Model Çalışmaz
Siyaset biliminin en temel bulgularından biri şudur;
Meşruiyet eşitsizliği sürdükçe kalıcı bir çözüm üretilemez.
Federal devlet, iki bölgeli model, siyasi eşitlik, güç paylaşımı… Bunların hiçbiri uluslararası statü uçurumu kapatılmadan sürdürülebilir değildir. Çünkü.
- Statüden kazanan taraf değişimi istemez,
- Statüden kaybeden taraf eşitlik olmadan masaya oturamaz.
İşte Kıbrıs’ın kilidi buradadır.!
Aynı adada yaşayan iki toplum, aynı geleceğe iki farklı dünyadan bakmaktadır.
Bu fark kapatılmadığı sürece tıkanan şey müzakere masası değil; toplumsal umut ve siyasal güven olacaktır.
Ekopolitik Eşitsizliğin Aşılmadığı Bir Kıbrıs, Ortak Geleceği Taşıyamaz.
Kıbrıs sorunu bugün yalnızca bir toprak, güvenlik veya yönetim modeli meselesi değildir. Sorun, uluslararası sistemde kabul gören bir devletle kabul görmeyen bir toplumun ekopolitik kaderlerinin birbirine temas ettiği noktada ortaya çıkan yapısal çelişkidir.
Bu nedenle çözüm arayışları artık klasik müzakere başlıklarının ötesine geçmelidir.
Kıbrıs’ta kalıcı ve sürdürülebilir bir model, ancak statü asimetrisinin giderilmesi, siyasal meşruiyetin yeniden tanımlanması ve iki toplumun eşit kurucu irade olarak tanınması ile mümkündür.
Aksi halde adada statüko yalnızca devam etmez; aynı zamanda derinleşir.
Bu derinleşme ise Kıbrıs Türk toplumunun siyasi kapasitesini, ekonomik dayanıklılığını ve uluslararası sisteme erişim hakkını daha da zayıflatan bir sürece dönüşür.
Bu çalışma, Kıbrıs’ın ekopolitik gerçekliğini siyaset bilimi perspektifiyle irdeleyerek, yapısal tıkanmanın nedenlerini net biçimde ortaya koymaktadır. Bundan sonraki araştırmalarda, sorun yalnızca “nasıl bir çözüm?” değil; “nasıl bir statü eşitliği?” sorusu üzerinden şekillenmelidir.
Mahmut Kanber Siyaset Bilimci / Yazar [email protected]
