Bu röportajımızda, halen KKTC Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı olarak görev yapan ve 2009-2013 yılları arasında KKTC Cumhuriyet Meclisi Özel Kalem Müdürü olarak görev yapmış Sayın Gökhan Güler ile geçmişten bugüne Türk Dünyası ile ilişkileri, KKTC’nin uluslararası arenadaki mücadelesini ve gelecek vizyonunu konuştuk. Röportajda yıllara dayanan tecrübelerini ve Türk Dünyası’na yönelik yürütülen çalışmaları bizlerle paylaşarak, hem tarihi gelişmeleri hem de bugün atılan adımların önemini vurguladı.
Kendisine, samimi ve değerli açıklamaları için teşekkür ediyoruz.
Genel Geçmiş ve Deneyim
1) 1992 yılında DTGB ile çalışmaya başladığınızı biliyoruz. O dönemde sizi bu çalışmalara yönlendiren motivasyon neydi?
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılındaki şu sözleri çocukluk yıllarımdan itibaren Türk Dünyasına karşı ilgi duymama ve bu yönde çalışmalar yapmamda büyük motivasyon kaynağı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk 1933’de yaptığı bir konuşmasında; “Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur; komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bu günden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır. Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli…” demiştir.
Soğuk Savaş öncesinde Bulgaristan Komünist Partisi ülkesinde yaşayan Türk ve diğer Müslümanları asimile etmeye çalışmış ve ibadet yasağı getirmiştir. Komünist rejimin Türk ve Müslümanların isimlerini değiştirme girişimleri sonucunda başlayan direniş, tüm ülkeye yayılmış ve komünist rejimin başındaki Todor Jivkov, amacına ulaşamayınca Türkiye ile sınırları açmış ve yaklaşık 360 bin Bulgaristan Türkü Türkiye’ye gelmişti.
Soğuk savaşın sona ermesinin ardından 1991’de Türk dünyasında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi devletler ardı ardına bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
Tüm bu yaşananlar Türk Dünyasına karşı ilgi duymama ve bu yönde çalışmalar yapmamda büyük motivasyon kaynağı olmuştur.
Türk Dünyasına ilgi duymam münasebetiyle uluslararası alanda ilk olarak 1992’den itibaren Dünya Türk Gençler Birliği’ne katılarak, DTGB’nin yapmış olduğu çalışmalara elimden geldiğince katılarak destekledim. Ne mutlu aradan geçen bunca yılın ardından Dünya Türk Gençler Birliği hala dimdik ayakta ve çalışmalarına devam ediyor.
2) Türk Dünyası ile ilgili ilk faaliyetleriniz nasıl başladı, o yıllardaki atmosfer nasıldı?
Türk Dünyası ile ilgili ilk faaliyetlerim KKTC Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ın himayelerinde düzenlenen çeşitli Türk Dünyası organizasyonları oldu. O yıllarda Türk Dünyasına karşı bilinç seviyesi ve motivasyon şimdiki gibi değildi. Bizler azim kararlılık ve inançla bu uğurda çalışmalar yaptık.
Türk Dünyası İlişkileri ve KKTC
1) KKTC’nin Türk Dünyası ile bağlarının güçlendirilmesinde yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?
KKTC’nin Türk Dünyası ile bağlarının güçlendirilmesi uğrunda gerek Balkan ülkeleri gerekse Kafkasya/Asya ülkeleriyle olan bağlarımızın karşılıklı olarak güçlenmesi için Soğuk Savaşın hemen ardından gönül köprüleri kurarak bu durumu kurumsallaştırmaya çalıştık.
Azerbaycan ve Kırgızistan başta olmak üzere Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi devletlere elimizden geldiği ölçüde ziyaretlerde bulunduk. İlaveten KKTC’de ve Türkiye’de söz konusu ülke temsilcileriyle yapılan çeşitli faaliyetlerde bir araya gelerek güçlü gönül köprüleri kurduk.
Bu kapsamda Türksoy çatısı altında çeşitli girişimlerimiz oldu, imkânlarımız dâhilinde gerek Balkan ülkeleri gerekse Kafkasya/Asya ülkelerine ziyaretlerde bulunduk. Türkiye’de düzenlenen etkinliklere katıldık. Türk diaspora faaliyetlerini takip ederek KKTC’nin buralarda kabul edilmesini sağladık.
Dünya geneline yayılmış olan Türk diaspora temsilcileriyle olan bağlarımızı kurup geliştirip kökleştirdik. Geçmişte bu bağlarımızı kurduğumuz kişiler süreç içerisinde ülkelerinde çok kıdemli gazeteciler, televizyoncular, akademisyenler, kültür insanları, iş insanları, milletvekili, bakan, başbakan, meclis başkanı ve hatta Cumhurbaşkanı oldular.
Yugoslavya’nın parçalanması sonrasında Kuzey Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, diğer yandan Bulgaristan’da ve Batı Trakya’da yaşayan Türklerle olan bağlarımızı tesis ederek karşılıklı gidiş ve gelişlerin artmasına yönelik çalışmalarımız oldu.
2010’da Türkiye’de Ankara’da Türk Dili Konuşan Ülke ve Topluluklar Medya Platformunu kurduk. Bu çatı altında çok önemli toplantılar gerçekleştirdik.
Bunun yanında Irak Türkmenleri, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerle olan bağlarımızı da geliştirerek ileriye taşıdık.
2) 2010 yılında KKTC bayrağının Macaristan’daki kurultayda temsil edilmesi sürecini nasıl yönettiniz?
Macar Turan Vakfı Başkanı Antropolg ve Sosyolog Andraş Biro’nun Kazakistan’da Macarlar’ın Türk köklerini Kazakistan’da arama çalışmalarını yakından takip etmekteydim. Macar Turan Vakfı Başkanı Antropolog ve Sosyolog Andraş Biro’nun Kazakistan’da Macarlar’ın Türk köklerini yaptığı araştırmalar neticesinde bulması ve sonrasında atalarının Kurultaylar topladıklarını öğrenmesi ve ilkini Kazakistan’da yapıp daha sonra da Macaristan’da benzer bir Kurultay denemesi yaptığını da takip etmiştim.
İlerleyen süreçte Macar Turan Vakfı Başkanı Antropolg ve Sosyolog Andraş Biro’nun Türk Dünyası Kurultayı toplayabilmek için girişimlerde bulunduğu dönemde kendisine ulaşarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak biz de Türk Dünyasının kopmaz ve ayrılmaz bir parçası olarak bu organizasyonda olmalıyız dedim. Sağ olsun Macar Turan Vakfı Başkanı Andraş Biro, yaptığı çeşitli istişareler neticesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak bizi 2010’da bu büyük organizasyona kabul etti.
İşte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 2010’dan beri Macar Turan Vakfı’nın düzenlediği Türk Dünyası Kurultayının üyesi olarak kabul edilmiş ve o tarihten itibaren KKTC Bayrağı tüm kurultay organizasyonlarında dalgalanmakta ve törensel olarak at üzerinde de taşınmaktadır. Böyle bir gururu ülkeme yaşattığım için çok gururluyum.
Bu süreçte hangi zorluklarla karşılaştınız?
14 Ağustos 2012; AB ülkesi Macaristan’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağı dalgalandı. Macaristan’ın Bugac kasabasında 21 ülkeden katılımla düzenlenen 2. Dünya Türk-Turan Kurultayı’na davet edilen ülkeler arasında yer alan KKTC’nin bayrağı göndere çekildi.
Kurultayda KKTC’yi temsil eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Özel Kalem Müdürü olarak AA muhabirine yaptığım açıklamada, Macaristan’da bizlere gösterilen teveccühten dolayı çok mutlu olduğumuzu belirttik.
O gün, KKTC bayrağının kurultayı ziyaret eden yüz bini aşkın seyirci önünde at sırtında gezdirildi ve 21 ülke bayrakları arasında yer aldı, Macar halkının KKTC’yi daha şimdiden tanımış olduğu gözler önüne serildi.
Kurultayda Kıbrıs Türk bayrağının yüzbinlerce insanın gözü önünde dalgalanması, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin tepkisini çekti. Yunan ve Rumların bu çıkışına Macaristan Turan Derneği Başkanı Andras Biro sert tepki gösterdi.
Ünlü Macar Türkolog: “KKTC Özgür Bir Ülke”
Macaristan Turan Derneği Başkanı Andars Biro, kendisini arayıp rahatsızlıklarını belirten Yunan ve Rum yetkililere tepki gösterdi.
Ünlü Macar Türkolog, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin özgür bir ülke olduğunu belirterek bayrağın her yerde dalgalanabileceğini vurguladı.
Dünya Türk-Turan Kurultayı’nın Kuyez Kıbrıs Temsilcisi Mehmet Aldemir de, üç gün süren kurultayın yaklaşık 300 bin kişi tarafından ziyaret edildiğini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gösterilen büyük ilginin kendilerini çok mutlu ettiğini ifade etti.
“Macar halkı KKTC Bayrağına Sahip Çıktı”
Kuzey Kıbrıs Cumhuriyet Meclisi Özel Kalem Müdürü Gökhan Güler ise Macar halkının Kıbrıs Türk bayrağına sahip çıktığını belirterek, bundan böyle bu kurultaya katılımlarının daha büyük ekiple gerçekleşeceğini açıkladı.
20. Gençlik Günleri ve Kurultayı
1) 13-17 Eylül tarihlerinde KKTC’de DTGB tarafından düzenlenecek kurultaydan beklentileriniz nelerdir?
KKTC’de DTGB tarafından düzenlenecek kurultaydan beklentilerim, Türk Dünyasının birlik ve beraberliği konusunda adımlar atılması, Kıbrıs Türk Halkının varoluş ve özgürlük mücadelesinin katılımcılar tarafından idrak edilmesi ve gittikleri yerlerde bu konuda destek olmalarıdır.
2) Bu kurultayın KKTC ve Türk Dünyası ilişkilerine nasıl bir katkı sunmasını öngörüyorsunuz?
Bu kurultayın KKTC ve Türk Dünyası ilişkilerine büyük katkısı olacaktır. Türk Dünyasının dört bir köşesinden 300’ün üzerinde genç kardeşimiz KKTC’ye geliyor. Pek tabi ki bu genç kardeşlerimiz gerek bu süreçte gerekse gelecekte üniversitelerden mezun olup ülkelerinde çeşitli kademelerde görev aldıklarında Kıbrıs Türk Halkının hem haklı davasına destek verecekler ve devamında da uğramış olduğumuz haksızlıklara karşı ellerinden geldiği ölçüde destek olacaklardır.
3) Katılım ve içerik açısından kurultayda ön plana çıkmasını beklediğiniz konular nelerdir?
DTGB tarafından düzenlenecek kurultayda Türk Diasporasının birlik beraberlik ve uyum içericinde meydana gelen çeşitli haksızlıklara karşı ortak bir tavır ortaya koyabilmesine yönelik farkındalık yaratması, birlik ve beraberliğin pekiştirilmesine katkı koyması olarak sıralayabilirim.
Gelecek Perspektifi
1) Bugün geldiğimiz noktada KKTC’nin Türk Dünyası içindeki yeri sizce yeterli mi? Daha ileriye taşımak için neler yapılmalı?
Kıbrıs müzakere tarihi bilindiği üzere, 3 Haziran 1968’den 7 Temmuz 2017 tarihine kadar olan yaklaşık 50 yıllık süre zarfında, BM iyi niyet misyonu çerçevesinde, Kıbrıs Türk ve Rum tarafları federal bir çözüm kurulabilmesine yönelik her ayrıntıyı müzakere ederek defalarca konuşmuş ve süreç Rum tarafının değişmeyen katı ve uzlaşmaz tavırları neticesinde Crans Montana’da sonlanarak federasyon defteri kapanmıştır.
Kıbrıs konusuna federal zeminde bir çözüm bulunamayacağı anlaşılarak ortadan kalktığı bir dönemde, 2020’de KKTC Cumhurbaşkanlığı’na aday olan Sayın Ersin Tatar, “Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü’ temelinde ‘iki devletin iş birliğine dayalı yeni uzlaşı vizyonunu” ortaya koymuştur. Kıbrıs Türk Halkı’nın yarıdan fazlası 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” temelinde ”iki devletin iş birliğine dayalı yeni uzlaşı vizyonuna” destek vererek sayın Ersin Tatar’ı KKTC’nin 5. cumhurbaşkanı seçmiştir.
İki Devletli Çözüm Vizyonunu gündeme getiren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Nisan 2021’de BM Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres’in gözetiminde Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının yanı sıra, Garantör ülkeler, Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanları’nın katılımıyla Cenevre’de gerçekleşen 5 + BM toplantısında “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” temelinde “iki devletin iş birliğine dayalı yeni uzlaşı vizyonunu” tüm taraflara sunarak kayda geçirmiştir.
Birleşmiş Milletler 61 yıldır adada Kıbrıs Türk tarafının iradesini yok saymaktadır. BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı aldığı siyasi bir kararla Kıbrıs Türklerini ortağı olduğu devletinden silah zoruyla dışlayan eli kanlı Rumları muhatap almıştır. Bu siyasi karar neticesinde Rumlar 1960 Kıbrıs ortaklık cumhuriyetini süratle Rum üniter devletine dönüştürebilmiştir.
KKTC er ya da geç uluslararası alanda hak ettiği yeri alacaktır. BM Güvenlik Konseyi çözümü değil, çözümsüzlüğü körüklemektedir. BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs’ta Rum tarafına konfor alanı yaratmaya devam etmektedir.
KKTC’nin, özellikle Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunun bilinciyle Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üyeliğinin ardından KKTC Cumhuriyet Meclisinin de TÜRKPA’da gözlemci statü elde etmesi önemli bir gelişmedir. KKTC’nin Türk dünyası ile siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel bağlarının artması beklenmektedir. Türk dünyasının KKTC’nin hak ettiği uluslararası statüye kavuşması için destek vermesi büyük önem taşımaktadır.
Azerbaycan’ın 2. Karabağ Savaşı’nda elde ettiği zafer Türk dünyasında sergilenen birlik ve beraberliğin sembolü haline geldi. En büyük gücümüz Türk dünyasının birlik, beraberlik ve dayanışmasıdır. Bir araya geldiğimizde, dayanışmamızı gösterdiğimizde, neleri başarabileceğimizin en son örneği işte Karabağ zaferidir. Kıbrıs Türk halkı, Türk dünyasından, Karabağ zaferinde gösterilen destek ve dayanışmanın benzerini KKTC için göstermelerini bekliyoruz.
Kıbrıs Türk Halkı, Türk dünyasından, Karabağ zaferinde gösterilen destek ve dayanışmanın benzerini KKTC için göstermelerini istiyoruz. Tecridi ancak dayanışma ile kırabiliriz. Zira bizler Türklük Dünyasının güneybatısındaki Doğu Akdeniz’deki tek bağımsız Ada Devleti’yiz. Türk Devletlerini artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu iki devletli çözüm vizyonu Kıbrıs müzakere tarihinde son derece önemli bir milat olmuş ve Kıbrıs konusunda kritik bir paradigma değişikliği yaşanmıştır. Kıbrıs Türk Halkı uğramış olduğu haksızlıklar karşısında mensubu olduğu Türk Dünyasından Türk Devletleri Teşkilatından daha güçlü dayanışma ve destek beklemektedir.
2) Gençlere ve özellikle üniversite öğrencilerine Türk Dünyası ile ilgili hangi mesajları vermek istersiniz?
Gençlere ve özellikle üniversite öğrencilerine Türk Dünyası ile ilgili olarak;
– Türk Dünyasının birlik ve beraberlik içerisinde ileriye emin adımlarla güvenle devam edebilmesi için farkındalıklarını arttırmalarını,
– Türk dünyasının ekonomik sosyal kültürel, sportif, akademik çalışmalarına kafa yormalarını ve bu konuda yapılan çalışmalara hayatları boyunca destek olmalarını,
– Günümüz dünyasında dünyaya yön veren ülkelerin bir çatı altında toplanarak güçlendiği ve yalnız hareket eden devletlerin ise küçüldüğü gerçeğinden hareketle Türk Dünyasının birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerektiği bilinciyle bu konuda ellerinden geleni tam bir inançla desteklemelerini,
– KKTC’nin, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunun bilinciyle uğramış olduğu haksızlıklar karşısında her daim tam bir uyum içerisinde destek verilmesini beklediğimizi ifade etmek isterim.
Sayın Gökhan Güler, bu röportajda bizlere hem geçmişteki tarihi süreci hem de bugün Türk Dünyası ve KKTC ilişkilerinin geldiği noktayı tüm detaylarıyla aktardı. Paylaştığı değerli bilgiler ve içtenlikle dile getirdiği görüşleri için kendisine teşekkür ediyor, yürütülen bu çalışmaların Türk Dünyası’nda birlik, beraberlik ve güçlü bir dayanışmaya vesile olmasını temenni ediyoruz.